Kat Karşılığı İnşaat Yaptırılması İşine Ait İdari İhale Şartnamesinin "Projeler" başlıklı 3. maddesinde yer alan; "Yüklenici, A1 Mahallesi 29096 ada 6 parseli üzerindeki mevcut binayı onaylı projesine göre tamamlayabilir veya Emsal İnşaat alanını aşmamak kaydı ile mevcut plan ve/veya proje üzerinde tadilat veya yeni plan ve/veya proje önerisinde bulunabilir." şeklindeki düzenlemeye dayanılarak yüklenici firma tarafından 11.07.2012 tarihli dilekçe ile 30 adet plan notu önerisinde bulunulmuş ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince yapılan bazı düzeltmele
Devamı...

bilirkişi kurulundan nama ifaya izin verilmesi gereken eksik imalatları, nama ifa kapsamı dışında kalan ayıplı imalatlardan ayırarak bu imalatların neler olduğunu, metrajlarını ve dava tarihindeki rayiçlerle tahmini tamamlanma bedellerini liste halinde belirleyen, daha önceki raporlarda belirlenen ve hüküm altına alınan 15.184,12 TL'nin ne kadarının nama ifa kapsamı dışındaki imalatların nefaset farkına ilişkin olduğu hususunu açıklığa kavuşturan, tarafların itirazlarını cevaplandıran, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ek rapor alındıktan sonra, nama ifa kapsamındaki işler bakımından 8 nolu bağımsız bölüm bedeli karşılaştırılarak satış şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi, nama ifa kapsamında kalan eksik imalatlar yönünden davalıdan eksik imalat bedelini mahkeme veznesine depo edip etmeyeceği sorularak, depo edeceğini bildirmesi ve depo etmesi halinde satışa izin verilmesi talebinin reddedilmesi, depo etmeyeceğini bildirmesi halinde bağımsız bölümün satış değerini sınırlayan ve satış şeklini belirleyen herhangi bir kayıt ve süre koymadan taşınmazın yüklenici namına davacı tarafça satışına izin kararı verilmesi, nama ifa kapsamı dışındaki imalatlar yönünden ise nefaset bedelinin ortak alanlara ilişkin kısmının davacının sözleşmedeki paylaşım oranına isabet eden kısmının belirlenmesi ve ayrıca tahsil hükmü kurulması gerekirken, nama ifa kapsamına bir kısım ayıplı imalat bedelinin de katılması, eksik işlerin tahminen belirlendiğinin hüküm fıkrasına yazılmaması ve taşınmazın satış bedeli ile ilgili yazılı olduğu gibi üst sınır belirleyerek hüküm kurulması doğru olmamıştır. …
Devamı...

mahkemece öncelikle, gerek duyulursa yerinde yeniden keşif de yapılarak bilirkişiye inşaatın ne aşamada olduğu, getirildiği seviye ve eksiklikler varsa bunların ne olduğu ayrıntılı olarak incelettirilmeli ve rapor alınmalıdır. Bundan sonra sözleşmenin feshi gerekip gerekmediği, gerekiyorsa feshin geriye veya ileriye etkili yapılacağı değerlendirilmeli, diğer istek kalemleri de bunun sonucuna uygun hüküm altına alınmalıdır. Bu yönler üzerinde durulmadan eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde hükme varılması yanlıştır. Öte yandan, davalılar inşaatta haksız değil, sözleşme ve üzerlerindeki tapu kayıtlarına dayanarak bulunduklarından ve arsa sahibi ancak sözleşmenin feshi ye tapuların iptalinden sonra işgal varsa ecrimisil isteyebileceğinden, MK'nun 994. maddesi hükmünce de, yüklenicinin inşaata yaptığı zorunlu ve yararlı giderler ödeninceye kadar hapis hakkı bulunduğu gözden kaçırılarak, ecrimisil ve elatmanın önlenmesi istemlerinin kabulü de doğru olmamış kararın tüm bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. Sonuç : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz eden davalılar yararına (BOZULMASINA),
Devamı...

Eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi” ise, özelliği olan bir “karma sözleşme” tipidir. Zira bu tür sözleşmede yüklenicinin borcu, inşaatı yapıp teslim etmek ve arsa sahibinin borcu da, bedel olarak, arsa payının mülkiyetini yükleniciye geçirmektir. Burada iki sözleşme iç içedir. Biri, hiçbir şekle bağlı olmayan “inşaat sözleşmesi”; diğeri ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 634, 818 sayılı Borçlar Kanunu(BK)’nun 213, Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60.maddeleri uyarınca, resmi biçimde yapılması gereken “mülkiyeti nakil borcu doğuran sözleşme”dir. Bu nedenle, “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri”nin noterde ‘düzenleme’ biçiminde yapılması gerekmektedir. Burada şekil geçerlik şartıdır. Emredici kural gereği, resmi şekle uyulmadan yapılan sözleşmeler ise geçersizdir…. Bu durumda, davacı ile davalı belediye arasında düzenlenmiş olan bu belgenin “arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi” olarak nitelendirilerek uyuşmazlığın bu çerçevede çözümlenmesi gerekmektedir…. O halde, sözleşme konusu iş-eser'in teslimi gereken uygun sürenin belirlenmesi, eser bu süreden önce tamamlanmış olarak teslim olunmuş ise o teslim tarihinin saptanması zorunludur…. Taraflarca eserin teslim süresinin belirlenmediği durumda, davalı-yükleniciye eserin teslimi için sınırsız bir sürenin tanınmış olduğu gibi bir anlam ortaya çıkar ki bunu da gerek sözleşme hukukunun ana ilkeleri ile ve gerekse de TMK’nun 2. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile bağdaştırmak mümkün değildir….
Devamı...

mahkemece, davacı ortağın, konut tahsis edilmemesi nedeniyle davalı kooperatife yönelik tazminat istemi yönünden taleple bağlı kalınarak uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır. … Dava tarihinde yürürlükte olan HUMK'nın 388/1/3. maddesi uyarınca, hükmün tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalar ve bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerekir. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK'nın 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilecektir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Açıklanmaya çalışıldığı üzere, mahkemece, tarafların tüm delilleri açıkça değerlendirilerek davanın hangi gerekçeyle reddedildiğinin karara yansıtılması gerekirken, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlâl edecektir.
Devamı...

Dava, İİK.'nun 94/2 maddesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Bu tür bir davanın dinlenebilmesi için borçlunun hakedip de adına henüz tescil ettirilmeyen mülkiyet veya diğer ayni hakkın bulunması gerekir. Oysa dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davalı arsa sahibi ile borçlu yüklenici T. İnş. San.Tic. Ltd.Şti arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi fesih ile sonuçlanmış olup, borçlunun bu sözleşme gereğince mülkiyet hakkı bulunmadığı gibi ikinci yüklenici ile borçlu arasındaki devir sözleşmesinde de borçluya karşı herhangi bir bağımsız bölüm devri taahhüdü olmadığı için eldeki davanın dinlenebilme imkanı bulunmamaktadır. Bunun yanında İİK.'nun 94/2. maddesi uyarınca icra dairesince alacaklıya yetki verilmesi gerekirken, para alacaklarıyla ilişkili olan İİK.'nun 120. maddesine göre düzenlenen yetki belgesi ile yargılamaya devam edilerek karar verilmesi de yerinde görülmemiştir….
Devamı...

düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi”, iş sahibinin bir arsanın muayyen bir payının bedel olarak devri veya devri taahhüdü karşılığında, yüklenicinin bir inşa (yapı) eseri meydana getirmeyi taahhüt ettiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, çift tipli bir karma sözleşmedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri bedel olarak taşınmaz mal mülkiyetinin geçirimi borcunu içerdiğinden, TMK'nın 706, Borçlar Kanunu'nun 213, Noterlik Kanunu'nun 60 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri uyarınca resmi şekle bağlı tutulmuştur. Başka bir anlatımla, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geçerliliği, bu sözleşmelerin noterde "düzenleme" şeklinde yapılmasına bağlıdır. Öte yandan, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri eser ve satış vaadi sözleşmelerinden oluşan karma nitelikli akitlerden olup, satış vaadini (arsa payının devrini) de içerdiğinden, tek taraflı irade beyanı ile feshi mümkün değildir. Dairemizin kararlılık gösteren içtihatlarında bu tip sözleşmelerin tarafların iradelerinin birleşmesi halinde ya da haklı sebeplerin bulunması durumunda mahkemenin vereceği fesih kararı ile sona ereceği kabul edilmektedir…. Bu durumda mahkemece, davacı yüklenicinin inşaatı ortalama % 45 seviyesindeyken terketmesi, davalı arsa sahiplerinin de dava dışı başka yükleniciyle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalamaları üzerine, taraf iradelerinin yapılan tüm sözleşmelerin feshi yönünde zımni olarak birleştiğinin kabulü ile, sözleşmelerin ileri etkili feshine ilişkin istemin reddine, zamanaşımı def'inde bulunan davalılar yönünden ise, diğer istemlere ilişkin olarak arsa sahiplerinin başka yükleniciyle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıkları tarihten itibaren başlayan ve dava tarihi itbariyle yürürlükte bulunan BK'nın 126/4. maddesinde düzenlenen 5 yıllık zamanaşımı süresinin, dava tarihi itibariyle dolduğunun kabulü gerekirken, anılan istemlerin yazılı gerekçelerle reddi doğru olmamıştır. …
Devamı...

Yüklenicinin eseri meydana getirmesinde emek ve becerisinin yanında onun yeterli mali kaynağa sahip olmasının önemi büyüktür. Zira, her eserin ortaya çıkartılması az veya çok sermayeyi gerektirir. Yeterli mali kaynağı olmayan yüklenici eser yapımını üstlenmiş, fakat bu yüzden eseri meydana getirememişse özen borcunu ihlal etmiş olacağından sonuçlarından sorumludur. Günümüz inşaatlarının büyük boyutlu oluşu, hatta bir bina yapımında bile araç ve gereç temini, makine parkı, şantiye binası gibi bazı tesisler önceden yatırım yapılmasını gerekli kılmaktadır. Araç ve gereç sağlama borcu -aksine sözleşme yoksa- yükleniciye aittir. Kısacası yüklenici hem başlangıçta, yatırım yapacak, hem de inşaat malzemesi sağlayarak eseri meydana getirecektir. Bütün bunlar ücret ödeme (arsa payı devir) borcunun önemini ortaya çıkarmaktadır. Gerçekten, aksine sözleşme varsa yükleniciye yapılacak avans ödemelerinin süresinde gerçekleştirilmesi eserin meydana çıkarılmasında son derece önem arz eder. Esasen eser yapımına talip olan yüklenicinin eserin boyutuna uygun bir sermayesi olduğu peşinen varsayıldığından ücret ödemelerindeki makul sayılacak gecikmeler yükleniciye (temerrüt koşulları varsa faiz alacağı dışında) bir hak sağlamazsa da, yüklenicinin tahammül gücünü aşacak ödeme aksamlarının ona hak behşetmesi gerekir. Arsa sahiplerinin tapuyu devretmemesi halinde, devredilmeyen bağımsız bölüm değeri işin bütününe göre yüklenicinin tahammül gücünü aşmışsa, yükleniciden işe devam etmesi istenemez (BK. md. 81). Böyle bir durumda yüklenicinin iki türlü seçeneği bulunmaktadır. Yüklenici ya arsa sahibinin zararına neden olmayacak makul bir süre işi durdurabilir ve arsa sahiplerinin edimini yerine getirmesini bekleyip, işe devam eder ya da BK'nın 106. maddesinden yararlanarak sözleşmenin feshi hakkını kullanabilir.
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılmış olan araştırma somut uyuşmazlığın çözümü için yeterli değildir. Mahkemece, belediyeden dava konusu inşaatla ilgili işlem dosyası getirtilerek, inşaatların yasal olup olmadığının belirlenmesi, sonrasında uyuşmazlık konusu alanlarda uzmanlığı bulunan bilirkişi heyeti ile mahallinde keşif icra edilerek, yapılan imalatlar ve işin seviyesinin tespit edilmesi, sözleşmenin İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun …karar sayılı gereği geçerli hale gelip gelmediğinin denetlenmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Devamı...

tamamen haklı olan tarafın sözleşmeden tamamen haksız olarak dönen taraftan isteyebileceği tazminatın konusunu oluşturup, olumlu zarar kapsamında kalan kâr mahrumiyeti sözleşmeden dönen tarafın tamamen haklı dahi olsa isteyebileceği alacak kalemlerinden değildir. Sözleşmeden dönmenin bir başka sonucu olan olumlu zararın tazmininde; tazminat isteyen kişi hem sözleşmeden dönen taraf olmamalı ve hem de kusuru bulunmamalı; tam aksine, karşısındaki kişi hem sözleşmeden dönen taraf ve hem de dönmede kusurlu olmalıdır. Sözleşmeden haklı olarak dönen (davacı) taraf, direnime düşmekte tamamen kusurlu olan (davalı) taraftan ancak olumsuz zararını isteyebilir. Her iki tarafın da kusuru varsa, olumlu ya da olumsuz zararın tazmini talebinde bulunamazlar; sadece, birbirlerine kazandırdıkları yararlı şeylerin iadesini, nedensiz zenginleşme kurallarına göre talep edebilirler. Tazminat borcunun doğması için temel koşul "kusur" olduğundan, tazminat isteyen tarafın "kusursuz" olması gerekir. Bir tarafın "az kusurlu", diğer tarafın "çok kusurlu" olmasının bir önemi yoktur. Az kusurlu olan taraf da sözleşmenin bozulmasına kusuruyla sebebiyet vermiş sayılacağından tazminat isteyemez. Bu gibi durumlarda feshe taraflar "ortak kusuru" ile sebebiyet vermiş olacaklarından tazminat istenemez ve sözleşmenin tasfiyesi gerekir. Tasfiyeden amaç, tarafların sözleşme etkisinden kurtulması, sözleşmenin yapıldığı tarihteki durumlarına geri döndürülmesidir. Böylelikle taraflar sözleşme nedeniyle birbirlerinin malvarlığına kattıkları değerlerin iadesini isteyebilecektir. Borçlu, alacaklının talep ettiği olumsuz zararı ödemek istemiyorsa, direnime (temerrüde) düşmekte kusurlu olmadığını kanıtlamak zorundadır. Aksi halde, zarardan sorumlu olur. Çünkü, yasa koyucu, anılan TBK'nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde borçlunun kusurlu olduğunu karine olarak kabul etmiştir. Bu karine, alacaklı lehine olup; alacaklı, borçlunun kusurlu olduğunu kanıtlamak zorunda değildir; sadece, kendi zararını ve bunun miktarını kanıtlaması yeterlidir. … Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde davacının sözleşmeyi fesihte haklı olup olmadığı belirlenerek, davacıdan zararına ilişkin delilleri sorulup gerekirse toplandıktan sonra, haklı olduğunun tespiti halinde, olumlu zarar niteliğindeki kira tazminatını isteyemeyeceği, ancak olumsuz zarar niteliğindeki … ve Vergi Dairesine varsa yapmış olduğu ödemeleri talep edebileceği gözetilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır….
Devamı...

devirler sırasında çekişme konusu taşınmazın tapu kaydında mülkiyetin naklini engelleyici yada kötüniyetle edinildiğini kanıtlayacak bir şerh bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı yüklenici Şenol inşaat sözleşmesiyle … edindiği tüm payı davacı kooperatife devredip herhangi bir hakkı bulunmadığı halde dava dışı Necmiye’ye bağımsız bölüm satması yolsuz tescildir. Ancak, bu yolsuz edinimi taşınmazı Necmiye’den 5 yıl sonra edinen davalı Fatma’nın bildiğine ilişkin bir kanıt sunulmamıştır. Mahkeme taşınmazın kısa aralıklarla devredildiği gerekçesiyle davacının istemini kabul etmiş ise de tapu kaydından da anlaşıldığı üzere çekişme konusu taşınmaz sık aralıklarla devredilmemiştir. Tüm bu nedenlerle, davalı Fatma’nın yolsuz tescili bildiği veya bilmesi gerektiği kanıtlanamamıştır. Dolayısıyla, TMK’nın 1023. maddesi uyarınca çekişme konusu taşınmazı tapu kütüğündeki sicile dayanarak iyiniyetle edindiği kabulü gerekir…. Mahkemece, yukarıda yapılan saptamalar bir yana bırakılarak davacının isteminin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir….
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ayakta olduğunun tespiti, muarazanın giderilmesi ve bu sözleşmede yükleniciye tanınan yetkilerin tamamının müvekkiline tanınması ve yetki verilmesi ile birlikte inşaat sözleşmesine konu taşınmazların tapu kaydına üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir…. Bu durumda mahkemece, ayakta olduğunun tespiti istenilen inşaat sözleşmesine konu taşınmazların üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmemesi durumunda, diğer bir deyişle taşınmazların arsa sahibi davalı tarafından üçüncü kişilere devredilme olasılığına göre davacı yüklenici yönünden HMK'nın 389. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hale geleceği açık olduğundan, davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek, taşınmaz mülkiyetiyle ilgili ihtilaf olmadığına dair hatalı gerekçe ve yanılgılı değerlendirmeye dayanılarak talebin reddi doğru olmamıştır….
Devamı...

aşınmazın hisseli malikleri olacağı, inşaatın yapımının ise dava dışı B.B.in onayına tabi olduğu, tevhidin yapılması sonrasında dava dışı B. B.’in inşaata onay vermekten kaçınabileceği, bu kaçınma halinde de davalının arsasını eski hale döndüremeyeceği, taşınmaz hisseli olup, ancak ortaklığın giderilmesi davası açabileceği, bu nedenlerle davacının sözleşmenin feshinde haklı olduğunu ispatlamadığı, davacı ile dava dışı B. B.arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmadığı, bu nedenle de davalıdan geri dönüşü olamayacak olan tevhit işlemlerini yapmasının beklenemeyeceği, bu hali ile temerrüdünden söz edilemeyecek olan davalıdan cezai şart istenemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. … Hal böyle iken tevhit işlemi için belediyeye başvurulmuş, tevhit işlemi için herhangi bir engel bulunmadığı anlaşılmış iken, bu aşamada davalı arsa sahibi tevhit talebinden 13.05.2011 tarihinde vazgeçmiş, böylece sözleşmenin ifa edilmesine herhangi bir haklı sebebi olmaksızın engel olmuştur. Sözleşmedeki taahhütleri nazara alındığında ve davalının herhangi bir irade fesadı hali ileri sürmemesi karşısında, ahde vefa kuralı gereğince sözleşmeye uygun davranılması gerekir. Ne var ki, davalı bu gereğe uygun davranmamış, sözleşmenin sona ermesine neden olmuştur. Bu durumda, davacının dönme işlemi yerinde olduğu gibi, aynı sözleşmenin 7. maddesi uyarınca vazgeçme hali için kararlaştırılan cezai şartın da davacıya ödenmesi gerekir. … Değinilen hususlar dikkate alınmadan, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. ..
Devamı...

Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Yasa'nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri de alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi arsasına karşılık bağımsız bölüm alacak olan arsa sahibinin salt kişisel tüketim amacından söz edilemeyeceği, bu amacın tüketim ihtiyacını aştığı, Yasa'nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesini birlikte kapsayan karma bir sözleşmedir. Bu sözleşmede arsa sahibinin tek amacı kullanmak için konut ihtiyacını gidermek değildir. Başlıca amaçlarından birisi de arsasına değer katacak yapının inşaa edilmesidir. Bu durum, 6502 sayılı Yasada açıklanan tüketicinin amaçlarından farklıdır. İşbu sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji gerektirmesi, kapsamı, karmaşıklığı dikkate alındığında yasa koyucunun salt kullanma ve tüketim amacıyla yapılan, basit nitelikteki, dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa'nın 35/l maddesi kapsamına aldığı ve tüketici mahkemesince bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili davaların kapsamı ve karmaşıklığı dikkate alınarak, basit yargılama usulüne tabi tutularak kısa ve basit bir şekilde sonuçlandırılmasının sakıncaları da dikkate alınmalıdır. Buna göre, işbu uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden …/…… kaynaklanan tazminatın tahsili istemini içermesi karşısında, davaya genel mahkeme olarak Asliye Hukuk Mahkemesinin bakması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle Tüketici Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir….
Devamı...

Tedbirin kaldırılması isteminin reddine ilişkin ara kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. HMK 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiştir. Mahkemece, aynı uyuşmazlık konusu olmayan A Blok 1,2,3,11,12,13,14,15,16 ve 17 numaralı bağımsız bölümler üzerine sırf davacının alacağının tahsilinin sağlanması amacıyla üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulunun mevcudiyeti gerektiğinden davanın ön inceleme (tensip ) aşamasında tedbir kararı verilmesi doğru görülmediğinden, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin ara kararının bozulması gerekmiştir.
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, davalının davacıya isabet eden bağımsız bölümü sözleşmede kararlaştırılan sürede teslim edemediğini ve bu nedenle sözleşme uyarınca müvekkiline kira bedeli ödemesi gerektiğini ileri sürerek, 12.000,00 TL kira bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Devamı...

düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi”, iş sahibinin bir arsanın muayyen bir payının bedel olarak devri veya devri taahhüdü karşılığında, yüklenicinin bir inşa (yapı) eseri meydana getirmeyi taahhüt ettiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, çift tipli bir karma sözleşmedir…. ondan hakları temlik alan açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değildir. Güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılması ve edinilecek daireleri satma veyahut kiraya verme sureti ile değerlendirmektir. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu ticari saikinin, 6502 sayılı Yasa'da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yasa'nın amacı, kapsamı, 3. maddesindeki tanımlar bütün olarak okunup değerlendirildiğinde ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilmesi, kapsamı ve karmaşıklığı da dikkate alındığında Yasa koyucunun, salt kullanma ve tüketme amacıyla yapılan, basit nitelikteki (kullanacağı evi için dolap yaptırmak, badana-boya yaptırmak, şahsi aracını tamir ettirmek…vb.gibi) dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa'nın 3/l maddesi kapsamına aldığı ve Tüketici Mahkemeleri'nce bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, karmaşıklığı ve üst düzey teknoloji gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncaları da gözardı edilmemelidir. …
Devamı...

11.349,04 m2 arazi üzerinde yine sözleşmede belirtilen şart ve teknik özelliklere göre bina inşa edileceğinin ve en çok 25 ay içinde teslim edileceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır…. Her ne kadar 6502 sayılı Yasa'nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi davacıların alacakları işyerlerinden elde edecekleri rant dikkate alındığında, arsa sahiplerinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket ettiğinden sözedilemeyeceği, amaçlarının salt kişisel ihtiyaçları için kullanma, tüketme amacını aştığı, Yasa'nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Bünyesinde taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesi olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değildir. Güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılması ve edinilecek daireleri satma veyahut kiraya verme sureti ile değerlendirmektir. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu ticari saikinin, 6502 sayılı Yasa'da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yasa'nın amacı, kapsamı, 3. maddesindeki tanımlar bütün olarak okunup değerlendirildiğinde ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilmesi, kapsamı ve karmaşıklığı da dikkate alındığında Yasa koyucunun, salt kullanma ve tüketme amacıyla yapılan, basit nitelikteki (kullanacağı evi için dolap yaptırmak, badana-boya yaptırmak, şahsi aracını tamir ettirmek…vb.gibi) dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa'nın 3/l. maddesi kapsamına aldığı ve Tüketici Mahkemeleri'nce bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, karmaşıklığı ve üst düzey teknoloji gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncaları da gözardı edilmemelidir. … Bu durumda mahkemece, somut uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, davalı yüklenici tacir olup, arsa sahibi davacıların tacir olmadığı, buna göre davanın 6102 sayılı TTK'nın 4/1.maddesinde belirtilen nispi ticari dava olmadığı, aynı maddede TBK'nın 470 vd. maddelerine atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı, buna göre Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, uyuşmazlığın esasına girilerek, tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi'nin görevi kapsamında kaldığının kabulü doğru olmamıştır….
Devamı...

düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi”, iş sahibinin bir arsanın muayyen bir payının bedel olarak devri veya devri taahhüdü karşılığında, yüklenicinin bir inşa (yapı) eseri meydana getirmeyi taahhüt ettiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, çift tipli bir karma sözleşmedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri bedel olarak taşınmaz mal mülkiyetinin geçirimi borcunu içerdiğinden, TMK'nın 706, TBK'nın 237, Noterlik Kanunu'nun 60 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri uyarınca resmi şekle bağlı tutulmuştur. Başka bir anlatımla, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geçerliliği, bu sözleşmelerin noterde "düzenleme" şeklinde yapılmasına bağlıdır. Öte yandan, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri eser ve satış vaadi sözleşmelerinden oluşan karma nitelikli akitlerden olup, satış vaadini (arsa payının devrini) de içerdiğinden, tek taraflı irade beyanı ile feshi mümkün değildir. Dairemizin kararlılık gösteren içtihatlarında bu tip sözleşmelerin tarafların iradelerinin birleşmesi halinde ya da haklı sebeplerin bulunması durumunda mahkemenin vereceği fesih kararı ile sona ereceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla bu sözleşmelerden dönmek isteyen tarafın, eğer karşı taraf dönmeyi kabul etmiyor ve karşı çıkıyorsa, hakimin kararına ihtiyacı vardır, yani mahkemede açacağı "sözleşmenin feshi" davası sonunda feshi (dönme) kararı ile sözleşmeden dönebilir. Mahkeme, önce fesih isteyenin haklı olup olmadığını tartışır; haklı ise feshe karar verir, aksi halde davayı reddederek sözleşmeyi yürürlükte tutar. Bir başka anlatımla, arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshi, taraf iradeleri fesihte birleşmediği sürece ancak mahkeme kararı ile mümkün olmaktadır.
Devamı...

sözleşmenin yüklenici tarafından imzalattırıldığını ve ayrıca aynı tarihli ve 37671 yevmiye numaralı "Düzenleme Şeklinde Vekaletname" de alınarak murisin 100/245 hissesinin 40/245 oranındaki kısmını da sattığını; sözleşme ve vekaletname kapsamlarını yargılama sırasında öğrendiklerini ve miras bırakanı ve dolayısıyla kendilerini, fesih ve ibra sözleşmesinin ve vekaletnamenin bağlayıcı olmadığını ileri sürmüşler ve gösterdikleri tanıkların bilgileri de mahkemece alınmıştır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi; tapulu taşınmaz veya tapulu taşınmaz payının temlikini de içerdiği için tarafların iradelerinin birleşmesiyle veya mahkeme kararıyla fesih olunabilir. İbra, hakkın düşmesi sonucunu doğuran hukuksal bir işlem ve ayrıca alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir.
Devamı...

davacı yüklenici tarafından, davalı arsa sahibi ile aralarında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği verilmesi gereken bağımsız bölüme ilişkin tapu kaydının iptali ile tescil istenmiştir. 6098 sayılı TBK'nın 470. vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi”, iş sahibinin bir arsanın muayyen bir payının bedel olarak devri veya devri taahhüdü karşılığında, yüklenicinin bir inşa (yapı) eseri meydana getirmeyi taahhüt ettiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, çift tipli bir karma sözleşmedir. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme gereğince davacı yüklenicinin davalı arsa sahibi adına kayıtlı taşınmaz üzerine 8 dairelik betonarme ve karkas inşaat yapacağı ve 3 dairenin davalı arsa sahibine isabet edeceği kararlaştırılmıştır…. Her ne kadar 6502 sayılı Yasa'nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi davalı arsa sahibinin arsasına karşılık alacağı dairelerinin sayısı ile niteliği dikkate alındığında ve ayrıca elde edeceği rant gözetildiğinde arsa sahibinin amacının salt kullanma olduğu kabul edilemez. Amacının salt kişisel ihtiyaçları için kullanma, tüketme amacını aştığı, Yasa'nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Bünyesinde taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesi olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değildir. Güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılması ve edinilecek daireleri satma veyahut kiraya verme sureti ile değerlendirmektir. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu ticari saikinin, 6502 sayılı Yasa'da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yasa'nın amacı, kapsamı, 3.maddesindeki tanımlar bütün olarak okunup değerlendirildiğinde ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilmesi, kapsamı ve karmaşıklığı da dikkate alındığında Yasa koyucunun, salt kullanma ve tüketme amacıyla yapılan, basit nitelikteki (kullanacağı evi için dolap yaptırmak, badana-boya yaptırmak, şahsi aracını tamir ettirmek…vb.gibi) dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa'nın 3/l maddesi kapsamına aldığı ve Tüketici Mahkemeleri'nce bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, karmaşıklığı ve üst düzey teknoloji gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncaları da gözardı edilmemelidir. .
Devamı...

bilirkişi raporunda, inşaatın temel seviyesinde tamamlandığı, taşınmazın mevcut yapısı ile inşaata ruhsat verilemeyeceği, ancak, projesine göre inşaatın yapımına engel olmadığı, sözleşmenin ifa edilmemesinin kusurunun davalı tarafta olduğunun belirtildiği, tecavüzlü halin inşaat yapımına engel olmadığı ve davalı yüklenicinin temel altı beton dökümü (grobeton) işlemlerini yaparak inşaata başladığına göre, bu aşamada engel iddiasına dayanmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu, inşaattaki gecikmenin ve inşaatın süresinde bitirilememesinin yüklenicinin kendi kusurundan kaynaklandığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile eser sözleşmesinin haklı nedenle feshine karar verilmiştir….
Devamı...

dava konusu taşınmazın imar planının .. tarihinde onaylandığı anlaşılmaktadır. Anılan emsal dosyada bilirkişilerce, inşaat alanındaki KOP terkini nedeniyle inşaatın teslim süresine 2 ay 8 gün ilave edilmesi gerektiği, buna göre teslimi gereken tarihin .. olduğu bildirilmiş, belirlenen bu süre Dairemizin .. tarih ve E, ..K. sayılı bozma ilamıyla da uygun görülmüştür. Mahkemece, anılan bozma ilamının kesinleşmesi halinde davalı yüklenici yönünden güçlü delil teşkil eden bu deliller ve ..enel Müdürlüğü'nün 22.02.2012 tarihli dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgenin pissu ve yağmursuyu kanalizasyon inşaatının Ekim 2010 tarihinde tamamlandığı yönündeki yazısı da dikkate alınarak işin teslimi gereken tarihin belirlenmesi, asıl ve birleşen davalarda davaların dayanağı icra dosyalarındaki takip konusu edilen dönemler de dikkate alınarak asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin gecikme tazminatı ve cezai şart tazminatının hesaplanarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir
Devamı...

Uyuşmazlık, BK'nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin kendine özgü bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmış olup, birleştirilen davalarda ifa yerine geçen olumlu zarar talep edilmiş, mahkemece kısmen kabule dair verilen kararın Dairemizce onanması üzerine davacılar vekili tarafından karar düzeltme istenmiştir.
Devamı...

dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Yasa'nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri de alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi arsasına karşılık bağımsız bölüm alacak olan arsa sahibinin salt kişisel tüketim amacından söz edilemeyeceği, bu amacın tüketim ihtiyacını aştığı, Yasa'nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesini birlikte kapsayan karma bir sözleşmedir. Bu sözleşmede arsa sahibinin tek amacı kullanmak için konut ihtiyacını gidermek değildir. Başlıca amaçlarından birisi de arsasına değer katacak yapının inşaa edilmesidir. Bu durum 6502 sayılı Yasadaki tanımı yapılmış tüketicinin amaçlarından farklıdır. İşbu sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji gerektirmesi, kapsamı, karmaşıklığı dikkate alındığında yasa koyucunun salt kullanma ve tüketim amacıyla yapılan, basit nitelikteki, dar kapsamlı (kullanacağı evi için dolap, badana, boya vb. ) olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa'nın 35/l maddesi kapsamına aldığı ve tüketici mahkemesince bakılmasını öngördüğü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili davaların kapsamı ve karmaşıklığı dikkate alınarak, basit yargılama usulüne tabi tutularak kısa ve basit bir şekilde sonuçlandırılmasının sakıncalarıda dikkate alınmalıdır. Buna göre, işbu uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin feshi ve tazminat istemleri içermesi karşısında davaya genel mahkeme olarak Asliye Hukuk Mahkemesinin bakması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle tüketici mahkemesinin görevli olduğu kararı verilmesi doğru olmamıştır….
Devamı...

 dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Yasa'nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi arsasına karşılık bağımsız bölüm alacak olan arsa sahibinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket ettiğinden sözedilemeyeceği, amacının salt kişisel ihtiyaçları için kullanma, tüketme amacını aştığı, Yasa'nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Bünyesinde taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesi olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değildir. Güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılmasıdır. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu saikinin, 6502 sayılı Yasa'da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yasa'nın amacı, kapsamı, 3. maddesindeki tanımlar bütün olarak okunup değerlendirildiğinde ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilmesi, kapsamı ve karmaşıklığı da dikkate alındığında Yasa koyucunun, salt kullanma ve tüketme amacıyla yapılan, basit nitelikteki (kullanacağı evi için dolap yaptırmak, badana-boya yaptırmak, şahsi aracını tamir ettirmek…vb.gibi) dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini,  mahkemece, somut uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa ise kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, tarafların tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesinde TBK'nın 470 vd. maddelerine atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı gözetilerek uyuşmazlığın esasına girilerek, tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi'nin görevi kapsamında kaldığının kabulü doğru olmamıştır….
Devamı...

Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü'nün .. tarihli cevabi yazısıyla eksiklikler kalem kalem bildirilmiştir. Bu durumda mahkemece, Belediye Başkanlığı'ndan binanın iskân almaya hazır hale getirilebilmesi için inşai ve mimari yönden yapılması gereken işlemler ile projeye aykırılıkların tadilat projesiyle giderilip giderilemeyeceği, giderilmesi mümkün ise iskân ruhsatı verilip verilemeyeceği, verilebilecek ise, ruhsata aykırılığın giderilmesi için yapılması gereken işlemler ile bunun giderim bedellerinin sorulması, keşif yapılarak ve bilirkişi kurulundan rapor alınarak bu hususların denetlenmesi, yükleniciye ya da yükleniciden bağımsız bölüm satın alan davacıya binayı iskâna hazır hale getirmek üzere talep ederse uygun süre ve yetki verilerek sonucunun beklenmesi, projeye aykırılıkların giderildiğinin bildirilmesi halinde uzman bilirkişilerle mahallinde keşif yapılarak projeye aykırılıkların giderilip giderilmediğinin mahkemece denetlenmesi, eksikliklerin giderildiğinin tespiti ve binanın iskân ruhsatı almaya hazır hale getirilmesi halinde davacının tescile hak kazandığının kabulü gerekir…. Yüklenici ya da davacı süre ve yetki talep etmediğinde ise, sözleşme ile üstlendiği iskân almaya hazır hale getirilmesi için yapılması gereken genel masrafların dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan BK'nın 81. maddesindeki birlikte ifa kuralı uyarınca depo edilmesi için yükleniciye ya da davacıya süre verilmesi, depo etmesi halinde, yüklenicinin ve ondan bağımsız bölüm satın alan davacının edimini ifa etmiş sayılacağı ve tapu iptali ve tescil isteyebileceği gözetilerek, depo edilen anılan bedelin karar kesinleştiğinde davalı arsa sahiplerine ödenmesi koşulu ile dava konusu 13 ve 14 nolu bağımsız bölümler yönünden tapu iptali ve tescile karar verilmesi, depo etmemesi halinde, yüklenici tarafından sözleşmeye uygun iskânı almaya hazır şekilde bina teslim edilmediğinden, edimini ifa etmeyen yüklenicinin ya da davacının karşı edim olan tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği kabul edilerek istemin reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak,
Devamı...

idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesinin uygulanması sırasında idarece kamu gücüne dayanılarak, re'sen ve tek yanlı şekilde tesis edilen arsa payı tahsis işlemi nedeniyle açılan davanın, imar hukuku ilkeleri ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.
Devamı...

Davacı şirketin uyuşmazlık konusu inşaat yapım işini ticari işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık davalı belediye uyuşmazlık konusu ihaleyi ticari işletmeleriyle ilgili olarak değil, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirmiştir. Kaldı ki, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 16/II. maddesi uyarınca belediyenin tacir olarak kabulü mümkün olmadığından, tacirin işlerinin ticari olması esasının da burada kullanılmasını imkansız hale getirmektedir. Yapılan açıklamalara göre, eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait olup, mahkemece uyuşmazlığın genel mahkeme sıfatıyla sonuçlandırılması zorunludur. Bu durumda, mahkemece davanın genel mahkeme sıfatıyla görülerek karara bağlanması yerine Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
Devamı...

Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 149-155. maddeleri arasında şarta bağlı borçlar düzenlenmiştir. Şart, bir sözleşmenin varlığının veya hukuki sonuçlarının gerçekleşeceği kesin olmayan gelecekteki bir olaya bağlanmasıdır. Şayet sözleşmenin hukuki sonuçlarının doğması şarta bağlanmışsa erteleyici (taliki) şart, sona ermesi şarta bağlanmışsa bozucu “infisahi” şart söz konusu olur. Şartın gerçekleşmesi tarafların iradesine, taraflarla birlikte üçüncü şahsın iradesine veya dış olaylara bağlanabilir. Erteleyici şarta bağlı sözleşme, şartın gerçekleşmesinden önce tarafları bağlar. Ancak sözleşmenin sonuçları şartın gerçekleşmesiyle birlikte doğar. Şart gerçekleşinceye kadar sözleşme hükümleri askıda olup, alacaklının ifayı isteme hakkı, borçlunun da ifa yükümlülüğü başlamaz. Somut olayda, tarafların asıl sözleşmede sözleşmenin ifasını 31 ve 32 no'lu parsellerin tevhidi şartına bağladıkları anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, 32 no'lu parselin diğer ½ hissesinin maliki ve aynı zamanda davalının da oğlu olan Yaşa Esnaf aleyhinde ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, ancak bu davanın sonuçlandırılmadığı anlaşılmıştır…
Devamı...

Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ve Satış Vaadi Senedi “başlıklı sözleşme; 2 ve 3. Maddelerinde yer alan: “İmar durumları belli olduktan sonra proje aşamasında taraflarca inşaat sözleşmesi yapılacaktır” Hükmü göz önünde tutulursa, BK’nın 22. Maddesi yönünden bir “ÖN SÖZLEŞME” niteliğindedir. Önsözleşmeler de başlı başına karşılıklı edimleri içermekle birlikte; asıl sözleşmelerin şartlarına bağlı olduklarından BK. Md. 106’da aranan şartlara uyulmadan feshedilemez ve bir tarafın karşı koyması halinde feshi için mahkeme hükmü gerekir.
Devamı...

Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK'nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, "sıfat" yerine "husumet" terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re'sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def'i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re'sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur. …
Devamı...

arsa sahibi ile arasında arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi bulunan yüklenicinin şahsi hakkını üçüncü kişiye temlik etmesi halinde üçüncü kişinin ifa talep edip edemeyeceğinin saptanmasında öncelikle yüklenicinin edimin (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Davaya konu olayın, temlik işleminin hukuki niteliği ve arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmelerinde yüklenicinin borçlarının neler olduğunun arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Devamı...

taraflar arasındaki sözleşmede inşaatın kesin teslim tarihi belirlenip ayrıca temerrüt ihtarına gerek bulunmadığı ve gecikme tazminatının piyasa rayiç bedeli üzerinden her ay sonunda arsa sahibinin hesabına yatırılacağı hükmü kabul edilmiş ise de, bu hükümde gecikme tazminat miktarı gösterilmemiş olup, bu durumda piyasa rayiç bedeli olarak belirlenmesi gereken kira tazminatı miktar itibariyle belirli olmayıp, bilirkişi incelemesi ile belirleneceğinden, miktarı önceden belirli bir borç bulunmadığından, ihtara gerek kalmaksızın, her ayın sonunda kendiliğinden temerrüdün gerçekleşeceğine ilişkin sözleşme hükmünün temerrüt bakımından bağlayıcılığı ve geçerliliği bulunmamaktadır. Davacı tarafça davalıyı temerrüde düşürmek için dava tarihinden önce keşide edilen 28.09.2009 tarihli ihtarnamede, Temmuz 2009 tarihinden ihtarname tarihine kadar olan dönemdeki kira kaybı alacağının 7 gün içinde ödenmesi, aksi takdirde icra takibi yapılacağı ve aylık %10 gecikme faizi uygulanacağı bildirilmiş olup, ihtarnemeye uyulsa idi atıfet mehli niteliğindeki 7 günlük ödeme süresi bitiminde gerçekleşecek temerrüt tarihinden itibaren işlemiş faiz ödemesi yapılması gerekeceği, diğer anlatımla, ihtarnameye uyulmaz ise davacının ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren işleyecek faiz hakkını saklı tuttuğunun, dolayısıyla atıfet mehli vermediğinin kabulü gerektiği gözetilerek, dava
Devamı...

Satıcının yüklenici olması halinde uyuşmazlığın 4077 Sayılı Yasa kapsamında olduğu ve Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda, mahkemece, davalıların murisi ile arsa sahipleri arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi ibraz ettirilmeli, davacıların murisine satılan dairenin yükleniciye düşen daire olup olmadığı saptanmalı, şayet uyuşmazlık konusu daire davalıya düşen daire olup, yüklenici tarafından satılmış ise satıcının yüklenici olduğu ve uyuşmazlığın 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığından bunun sonucu Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmelidir.
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin gereklerini yerine getirmediği ve bu suretle davalı yüklenicinin temerrüde düştüğü ileri sürülerek, geriye etkili feshi, tapu iptal ve tescil ile maddi ve manevi tazminatın tahsili istenmiştir. Görüleceği üzere, sözleşmenin sona erdirilmesi ve bu sebeple doğduğu ileri sürülen zararların tazmini talebinin eldeki davada incelenmesine yasal herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bunun yanında, davacılar vekilince tapu iptal ve tescil talebi, dava dışı üçüncü kişilere de şamil olarak ileri sürülmüş ise de, bu şahısların davada taraf olmamalarına karşın, halen davalı yüklenici adına tapuda kayıtlı bağımsız bölümler bulunduğu görüldüğünden davalı yüklenici kooperatife karşı tapu iptal ve tescil talebinin de bu davada görülmesi gerekmektedir. Kaldı ki, davacıları dava dışı üçüncü kişilere karşı tapu iptal ve tescil talebine zorlamak da mümkün değildir. … Bu hale göre, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir hüküm tesisi gerekirken davacıların, gerekmediği halde üçüncü kişiler aleyhine dava açmalarına zorlanmaları ve bu ara kararı yerine getirilmediği gerekçesiyle husumet yokluğundan red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur….
Devamı...

Davacı-karşı davalı yüklenici şirket ile davalı-karşı davacı B.. B.. arasında görülen ve arsa payı karşığılı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davasının yargılaması sırasında, Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2009/562 Esas ve 2010/554 Karar sayılı ilamıyla davacı-karşı davalı şirketin 06.07.2010 tarihinde iflas ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda İİK'nın 194. maddesi uyarınca, 2.alacaklılar toplantısından 10 gün sonra devam edilmek üzere davanın durdurulması gerekirken anılan yasa hükmü nazara alınmaksızın davaya devam edilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiş, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı-karşı davalı yararına BOZULMASINA
Devamı...

Mahkemece, karar gerekçesinde arsa sahibince vekaletname verilmemesi nedeniyle yüklenici tarafından yapı kullanma izin belgesinin alınamayacağı belirtilmiştir. Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Bu nedenle, davacı yüklenicinin inşaatı anahtar teslimi olarak bitirip, yapı kullanma izin belgesini almış olarak teslim etmemesi nedeniyle cezai şart isteyemeyecektir. … Dosyadaki diğer uyuşmazlık ise sözleşme uyarınca yükleniciye verilmesi gereken bağımsız bölümlerin arsa sahibi tarafından yapılan satışlarının yüklenici adına yapılıp yapılmadığı konusudur. Mahkemece 3, 4, 5, 6, 7 no'lu bağımsız bölümlerin yüklenici adına arsa sahibi tarafından satıldığının kabul edilmiş olması dosyadaki delillere ve oluşa da uygundur. Arsa sahibinin tüm bağımsız bölümleri davacıya devrettiğini savunmuş olması ve yapı kullanma izin belgelerinin alınmamasından dolayı bir talebinin bulunmadığı da gözetilerek, 9 no'lu bağımsız bölüm haricindeki bağımsız bölümler yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmuştur. Ancak mahkeme tarafından, 9 no'lu bağımsız bölümün arsa sahibinin Kuşadası'ndaki dairesiyle takas edildiği iddiası üzerinde durulmamış, bu konu yeterince araştırılmamıştır. … Bu durumda, mahkemece, dava konusu 9 no'lu bağımsız bölüm ile ilgili olarak, taraflardan davalının takas iddiası konusundaki delilleri de dahil olmak üzere delilleri sorulup, gerekli inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir. …
Devamı...

Noterliği'nce doğrudan düzenlenen ve "Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi" başlıklı sözleşme yapılmıştır. Arsa sahipleri Lütfü ve İsmet tarafından, yüklenici şirketin yüklendiği edimin ifasında temerrüdü sebebiyle yüklenici şirket ve üçüncü kişiler hakkında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili sonuç doğurur şekilde feshine ve sözleşme gereğince yükleniciye kayden intikal ettiren tapulu taşınmaz payları ile yüklenici tarafından üçüncü kişilere yapılan pay kayıtlarının iptali ile davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesi dava edilmiş,
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre inşaatın yapı ruhsatı alınmasından itibaren 24 ay içinde anahtar teslimi suretiyle teslim edilmesi kararlaştırılmıştır. Ne var ki, dosya kapsamındaki belediye yazılarından, sözleşmeden önceki tarihlerde başlayan imar çalışması bulunduğu, sözleşmeden sonra da bir süre devam ettiği, en son revizyon imar planı çalışmalarının ..tarihinde ilan edildiği görülmektedir. Sözleşmede açıklandığı gibi, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 21. maddesi gereğince, yapı ruhsatı alınmadan inşaata başlanması istisnalar haricinde mümkün değildir. İmar planı kesinleştikten sonra yüklenicinin makul süre içerisinde ruhsat alarak çalışmaya başlaması gerekmektedir. Sözleşmede ise, yapı ruhsatının alınması için herhangi bir süre öngörülmüş değildir. Her iki taraf da ticari şirket olup, basiretli davranmaları ve imar planı çalışması yapılan bir bölgede bazı gecikmelerin olabileceğini nazara almaları gerekmektedir. Hal böyle iken davalı arsa sahibinin imar planı kesinleştikten sonra yapı ruhsatı alınması için davacı yükleniciyi temerrüde düşürmesi mümkün olabilecektir. Oysa, somut uyuşmazlıkta, davalı 31.08.2012 tarihinde davacı yana ihtar göndererek işe süresinde başlanılmadığından bahisle doğrudan akdi feshettiğini bildirmiştir.Bu durumda, davalının bildirdiği fesih iradesinin haklı olduğunu kabul etmek mümkün değildir.Davalı, anılan ihtarnamesinden sonra ..tarihinde dava açılmasını müteakip, .. tarihinde sözleşme konusu arsayı üçüncü kişiye satmış, artık sözleşmenin uygulanma imkanı da kalmamıştır. Şu halde, davacı yüklenicinin kar kaybı hesabının sözleşme kapsamı ve oluşan imar durumu kapsamına göre işin uzmanı bilirkişilere hesaplatılarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur….
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme gereğince inşaatın temel üstü ruhsatının alındığı tarihten itibaren 36 ay içerisinde bitirilerek anahtar teslimi şeklinde teslim edilmesi gerekirken teslim edilmediğini, kendisine verilmesi gereken iki bağımsız bölümde ve ortak yerlerde eksik ve ayıplı işler bulunduğunu ileri sürerek, eksik işler ve cezai şart toplamı 12.500,00 TL’nin, ıslahla toplam 119.252,52 TL’nin temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. … Öncelikle, sözleşmenin 8. maddesinde madde başlığı her ne kadar “ cezai şartlar” ismini taşısa da yüklenicinin inşaatı geciktirmesi halinde arsa sahibine geciken her ay için o günkü rayiç bedel üzerinden 14 adet bağımsız bölüm “kirasını” ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Belirtilen hükümle, taraflarının amacının arsa sahibinin gecikme nedeniyle uğrayacağı zararı kural olarak, rayiç kira bedelinin ödenmesi suretiyle giderilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, anılan hükmün gecikme tazminatına ilişkin olduğu hususu kabul edilmelidir. Kabul tarzı böyle olunca, BK’nın 128 ( TBK 149). maddesi uyarınca bağımsız bölümlerin tesliminde gecikilen her ay için gecikme tazminatı alacağının muaccel olacağı dolayısıyla bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin başlayacağı açıktır.
Devamı...

davacı arsa sahipleri tarafından davalı yüklenici aliyhine arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ifa edilmemesi nedeniyle gecikme tazminatının tahsili istenmiştir. 6098 sayılı TBK'nın 470. vd maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi”, iş sahibinin bir arsanın muayyen bir payının bedel olarak devri veya devri taahhüdü karşılığında, yüklenicinin bir inşa (yapı) eseri meydana getirmeyi taahhüt ettiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, çift tipli bir karma sözleşmedir. … Her ne kadar 6502 sayılı Yasa'nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi taşınmaza karşılık birden fazla bağımsız bölümü alacak olan arsa sahibinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket ettiğinden söz edilemeyeceği, amacının salt kişisel ihtiyaçları için kullanma, tüketme amacını aştığı, Yasa'nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Bünyesinde taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesi olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değildir. Güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılması ve edinilecek daireleri … satma veyahut kiraya verme sureti ile değerlendirmektir. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu ticari saikinin, 6502 sayılı Yasa'da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yasa'nın amacı, kapsamı, 3. maddesindeki tanımlar bütün olarak okunup değerlendirildiğinde ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilmesi, kapsamı ve karmaşıklığı da dikkate alındığında Yasa koyucunun, salt kullanma ve tüketme amacıyla yapılan, basit nitelikteki (kullanacağı evi için dolap yaptırmak, badana-boya yaptırmak, şahsi aracını tamir ettirmek…vb.gibi) dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa'nın 3/l. maddesi kapsamına aldığı ve Tüketici Mahkemeleri'nce bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, karmaşalığı ve üst düzey teknolojisi gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncaları da gözardı edilmemelidir.
Devamı...

Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” kapsayacağı açıklanmış, aynı kanunun 297/2. maddesinde ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” denilerek, hüküm fıkrasında taleplerden her biri hakkında karar verilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Somut olayda mahkemece hükme bağlananlar dışında davacılar vekilince; sözleşmenin geriye etkili olarak feshine, gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin iptaline, tapuya işlenmiş olan şerhlerin kaldırılmasına karar verilmesi de istenmesine rağmen, bu talepler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Az yukarıda değinilen HMK'nın 297/2. maddesinin emredici hükmü gereğince, her bir talep hakkında mahkemece ayrı ayrı karar verilmesi zorunludur. Davacılar vekilinin taleplerinin bir kısmı hakkında karar verilip, bir kısmı hakkında herhangi bir karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. …
Devamı...

Mahkemece, sözleşme ile davacı adına 4,5 daire isabet etmesine rağmen kat irtifakı ile 9 daire tescil edildiği, sözleşme ile davaya konu 6 nolu bağımsız bölümün davalıya bırakıldığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 24.09.2014 tarih ve 3670 E., 5909 K. sayılı ilamıyla, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddiyle, tarafların arsa sahibi olduğuna, davaya konu dairenin davalıya isabet ettiğine, 29.11.1995 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesindeki taksim şeklinin değiştiğine dair iddia ve savunma bulunmamasına göre, davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, öte yandan, dava dilekçesi ile dava konusu edilen değer 10.000,00 TL olup, bu değerin ıslahla artırıldığına dair dosya kapsamında bir dilekçe ve kayıt bulunmadığı, bu durumda, mahkemece, harcı yatırılan dava değeri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 12. maddesi nazara alınarak davalı yararına 1.320,00 TL vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, bilirkişinin belirlediği değer üzerinden vekalet ücretine karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek, hükmün gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrası düzeltilerek onanmıştır….
Devamı...

Eser sözleşmelerinin bir türü olan "arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri" bedel olarak taşınmaz mal mülkiyetinin geçirimi borcunu içerdiğinden, resmi şekle bağlı tutulmuştur. Dolayısıyla, bu sözleşmelerin feshi, tarafların iradelerinin fesih konusunda birleşmesi ya da taraflardan birinin feshi kabul etmemesi halinde sözleşmeyi feshetmek isteyen tarafın sözleşmenin feshi davası açarak alacağı mahkeme kararı ile mümkündür. Somut olayda, yüklenici ve arsa maliki arasındaki 10.12.1993 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, geçerli ve hali hazırda ayaktadır. Her ne kadar arsa sahibinin yükleniciye göndermiş olduğu 17.02.2006 günlü ihtarında sözleşmeyi feshettiğini bildirmişse de, tek yanlı yapılan bu bildirimin fesih yönünde hukuki sonuç doğurması mümkün değildir. Bu itibarla, mahkemece, sözleşmenin feshedilmiş olduğuna dair kabul yerinde olmamıştır. … Diğer yandan, asıl davada, yüklenici kooperatif tarafından, sözleşmeye dayalı olarak tapu iptali ve tescil talep edilmiş; istem konusu bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere devredildiğinin anlaşılması üzerine de birleşen dava açılarak halen kayıt maliki olan üçüncü kişilere husumet yöneltilmiştir. Az yukarda ifade edildiği gibi, daha önceden sözleşmenin feshedilmiş olması söz konusu olmadığı gibi, eldeki davada fesih talebi de bulunmadığından, tapu iptali ve tescil talebinin niteliği gereği kayıt maliklerinin taraf gösterilmesi zorunlu olduğundan birleşen davada yer alan davalılar hakkında pasif husumet yokluğundan ret kararı verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Devamı...

arsa maliki davalı üniversite ile yüklenici diğer davalılar arasında  arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca 8… ada 2 parsel sayılı taşınmazda mesken ve dükkandan oluşan bina ile arkeoloji araştırmaları merkez binası yapılacak, inşaat %90 seviyesine gelince yükleniciye bırakılan bağımsız bölümler devredilecektir. Bu sözleşmenin tadili niteliğinde aynı noterlikte..günü düzenlenen sözleşme gereğince de arkeoloji araştırmaları merkez binası 8519 ada 2 parsel sayılı taşınmazda yapılacaktır. Davalı yüklenicilerin edimi olan 8…ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki binanın iskan ruhsatının alınması dışında tamamlandığı  dosyasındaki bilirkişi raporu ile yüklenicilerin arkeoloji araştırmaları merkezi binası yapım edimini yerine getirmediği, dolayısıyla da imalatlarının %19 eksik bulunduğu saptanmıştır. Bu durumda ihale şartnamesi ve geçerliliğini koruyan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği yükleniciler bağımsız bölüm edinme hakkı elde edememişler, davacının da yüklenicinin temlikine dayanarak tescil talep hakkı doğmamıştır. Ancak, davacı tarafından davalı arsa malikine karşı arkeoloji araştırmaları merkez binasına ilişkin olarak edimi yerine getirildiği bu nedenle taşınmazın adına tescili istemiyle ilgili dava açılmış, bu davada alınan bilirkişi raporunda da 8519 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki edimin tamamının yerine getirildiği belirtilmiştir. Yüklenicilerin arsa malikine karşı edimlerini hangi oranda yerine getirdiği, davacının temlike dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunup bulunamayacağı belirleneceğinden, görülmekte olan davanın sonucunu etkileyecektir. Dolayısıyla, Antalya 1. Tüketici Mahkemesi’nin 2013/2048 esas sayılı davanın HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici sorun olarak kabul edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.Bu nedenlerle, Dairemizin onama kararının kaldırılarak kararın bozulmasına, davacı vekilinin sair karar düzeltme isteklerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir….
Devamı...

tapu kayıtlarından 42 no'lu bağımsız bölümün, bir kısmı arsa sahibi olan ve davada taraf olmayan üçüncü kişiler adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, eldeki bu davanın sonucundan etkileneceklerinden ve en önemlisi HMK'nın 27. maddesi uyarınca savunma yapma ve delilleri ibraz etme hakları bulunduğundan, dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı maliklerinin de davada taraf olarak yer almaları sağlanmalıdır. Belirtilen eksikliğin bir an için davanın ihbarı yoluyla giderilmesi düşünülebilirse de, mahkemece taraflar, taraf işlemi olan ihbar yoluna zorlanamayacağından ve ihbar olunan kişi HMK'nın 64 ve 69. madde hükümleri uyarınca davanın tarafı haline gelemeyeceğinden davanın tarafı olmaları sağlanmalıdır. Davada taraf olmayanın durumu tartışılarak onun leh veya aleyhinde bir karar verilemez. Anılan kişilerin yokluğunda görülen böyle bir davada verilen kararın onlara karşı infaz edilmesi ve kesin hükümden söz edilmesi olanağı bulunmamaktadır. … Bu nedenle mahkemece, davacı tarafa, 42 no'lu bağımsız bölümün maliklerine karşı dava açması için süre verilmesi, açtığında birleştirilmesi ve onların da varsa savunma ve delillerinin toplanması, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözden kaçırılması ve doğrudan davacıların terditli tazminat talebinin değerlendirilmesi HMK'nın 111/2. maddesi hükmüne aykırı olmuştur….
Devamı...

Noterlik Kanunu'nun 60 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri gereğince resmi biçimde yapılması gerekli olup, bu şekle uygun olmayan sözleşme şeklen geçersiz ise de inşaatın ikmal edilmesi veya bu sözleşmeye güvenerek öncesinde veya sonrasında tapuda pay devri yapılması suretiyle, YİBK. gereğince şekil eksikliğinin ileri sürülmesinin iyi niyet kurallarına aykrı olup olmadığı hususları değerlendirilmemiştir. Bu durumda mahkemece dava konusu taşınmazlara ait imar işlem dosyası getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişiler marifetiyle mahallinde keşif yapılarak işin seviyesi tespit edilmeli, dava konusu taşınmazların tüm hissedarlarının arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalayıp imzalamadığı ve tapu devri yapılıp yapılmadığı hususları da araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle verilen karar doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Devamı...

araflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davacı yüklenicinin edimini yerine getirerek inşaatı bitirdiğini, sözleşmeye göre binadaki B Blok 1, 12, ve 13 nolu meskenlerin davacıya verilmesi gerektiğini, ancak bu dairelerin davacıya devredilmediği gibi tapudan üçüncü şahıslara satışının yapıldığını ileri sürerek, dava konusu bu üç bağımsız bölümün bedellerinin tespiti ile davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir…. İhtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen 6100 sayılı HMK'nın 389/1. maddesine göre, "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." İhtiyati tedbir, bu madde hükmü uyarınca kural olarak kendisi çekişmeli olan, bir diğer ifade ile davacının üzerinde ayni hak iddia ettiği malların üçüncü kişilere devrinin engellenmesi amacını güder. Bir alacağın güvence altına alınması için öngörülen geçici hukuki himaye yolu ise İİK'nın 257 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati haciz olup, bununla mal üzerinde bir ayni hak iddiası ileri sürülmemekte, malın üçüncü kişiye devrine engel olunmamakta, bunun yerine alacağın o malın satış bedelinden karşılanması ve malın devri halinde haczin, devralana karşı da dermeyan edilebilmesi imkânı sağlanmaktadır. Bu durumda mahkemece, uyuşmazlık konusu olmayan taşınmaz üzerine Kanun'un açık hükmüne aykırı şekilde tedbir kararı verilmesi doğru olmadığından, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir….
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde işin süresi temel üstü ruhsatından itibaren toplam 15 ay olarak kararlaştırılmış ise de, söz konusu parselin bulunduğu bölgede imar çalışması bulunduğu, bu nedenle inşaat yapımına izin verilmediği ve halen dahi bu durumun devam ettiği anlaşılmaktadır. Mevcut hukuki ve fiili durumun taraflarca bilinerek sözleşmenin imzalandığı hususu da tartışmasızdır. Şu hale göre, davacı arsa sahiplerinin inşaat yapmasına izin verilmeyen bir parsel hakkında davalı yüklenicinin bölgede kentsel dönüşüm uygulanmasının kararlaştırıldığı ve bu alanda daha ziyade ada bazında ve konsorsiyum halinde inşaat sözleşmesi yapılmaya başlandığı ve idarece de taşınmaz maliklerinin teşvik edildiği belirtilerek sözleşmedeki taahhüde bağlı olduğunu bildirmekle beraber oluşan koşulların her iki taraf lehine olması karşısında özel yetki içeren bir vekaletnamenin verilmesi halinde işlem yapılabileceğinin bildirilmiş olmasının bir öneri niteliğinde olduğu, önerinin kabul edilip edilmemesinin davacıların ihtiyarına bırakıldığı, bu ihtarname ile davalının inşaatı yapmaktan vezgeçtiği veya yapmak istemediği yolunda sonuca varılamayacağı, taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte bulunduğu süre boyunca bu nevi tekliflerin karşılıklı olarak müzakere edilebileceği ve bu nedenle bir güven sarsıcı eylemin varlığından söz edilemeyeceği gözden kaçırılarak davanın reddi yerine, davalının sözleşmenin arkasında durduğunu bildirmesine rağmen iş yaşamında doğal olarak karşılanacak teklif nedeniyle taraflar arasında güven sarsıldığından bahisle sözleşmenin feshine karar verilmesi yerinde görülmemiştir….
Devamı...